Stres ve Cilt Sağlığımız

Stres Ve Cilt Sağlığımız

Stres, gün içinde dış etkenler sayesinde sıkça yaşadığımız, kimi zaman da altından kalkmakta zorlandığımız olumsuz durumlardan biri… Stres; zihinsel, fiziksel veya duygusal baskı altında olduğumuzda ortaya çıkıyor. Kısacası özel hayatımız ve iş hayatımızda yaşadığımız birtakım olaylar bizi kolayca strese sokabiliyor.

Stres, vücudumuzda gerçekleşen pek çok kimyasal reaksiyonu değiştiriyor. Vücut bir tehdit algıladığında, “savaş ya da kaç” komutu verirken, devreye çeşitli kimyasallar ve hormonlar giriyor. Harekete geçebilmek amacıyla kaslara ve bazı önemli organlara daha fazla kan pompalamak için kalp atış hızı artıyor. Buraya kadar her şey normal. Stres yaratan faktör ortadan kalktıktan sonra kendimizi hala o koşullar altında hissediyorsak asıl sorun o zaman başlıyor.

Stres bilindiği üzere kalp rahatsızlıklarından cilt problemlerine, kanserden diyabete ve erken yaşlanmaya kadar birçok hastalığa neden olabiliyor. Bu yazımızda, stresin cildimiz üzerindeki olumsuz etkilerinden bahsediyor olacağız… 

Stres cildimize nasıl zarar verir?

Stres ve cilt sağlığı arasındaki ilişki eski zamanlardan beri biliniyor. Son klinik gözlemler psikolojik stresi, birçok cilt hastalığının başlangıcı veya şiddetlenmesi ile ilişkilendiriyor. 

Son araştırmalar, cildin hem “anlık bir stres algılayıcı” hem de “stres tepkilerinin hedefi” olduğunu vurguluyor. En büyük organımız olan cilt, dış çevre ile bedenimizdeki iç dokular arasındaki dengeyi koruyarak “bariyer” ve “bağışıklık” fonksiyonunu yerine getiriyor. 

Cildimiz sıcaklık, ağrı, mekanik gerilim gibi dış stres faktörleri için birincil algılama organı olarak görev yapıyor. Sıcaklık, ağrı ve mekanik değişiklikler için üç farklı algılayıcıya sahip deri, bu sayede dışarıdan gelen sinyalleri omuriliğe ve ardından beyne iletiyor. Stres altındayken tehditi algılayan sempatik sinir sistemi, adrenalin ve kortizol gibi hormonları salgılatıyor. Bu, vücudun strese uyum sağlaması için çalışan çok çeşitli fizyolojik değişiklikleri tetikliyor. Özetle cilt, endokrin ve bağışıklık sistemlerini harekete geçirerek stresi yanıtlıyor. Deri yalnızca stresten değil, aynı zamanda çeşitli bağışıklık ve inflamasyon tepkilerini tetikleyen faktörlere de cevap veriyor…

Kortizol, insanda çok çeşitli stres tepkilerini düzenleyen birincil stres hormonu… Normalde kortizol seviyeleri, bedenin sirkadiyen sistemi tarafından düzenleniyor. En yüksek seviye sabahın erken saatlerinde ve en düşük seviye ise gece yarısı civarında görülüyor. Stres, kortizol seviyesini ve bu salınım ritmini önemli ölçüde bozuyor… 

Strese bağlı cilt rahatsızlıkları

Stres, inflamasyona yol açan önemli bir etken… Vücut, stres altında iken bağışıklık sistemi devreye giriyor ve bu da inflamasyonu tetikliyor. Stres ayrıca bağırsak-deri ilişkisini de olumsuz yönde etkiliyor. Bağırsak florasındaki bakteri dengesini bozuyor, bu da bağırsakların geçirgen bir hale gelmesine ve istenmeyen maddelerin kana karışmasına yol açarak iltihaplanmaya neden oluyor. 

Egzama, akne, saçkıran, eritem, sedef, rosacea gibi kronik iltihaplı cilt rahatsızlıklarının stres kaynaklı problemler olduğu biliniyor. Bunlardan en sık görüleni akne… Artmış bakteri kolonizasyonu, artmış sebum üretimi, inflamasyon ve ölü hücrelerin deri üzerinde fazla miktarda birikmesi ile karakterize ediliyor. Stresin, akne alevlenmelerine yol açtığı yapılan çalışmalarla doğrulanmış… Tıp öğrencileri üzerinde yapılan bir araştırma, sınava girecek öğrencilerde akne şikayetlerinin artmasının, stres seviyeleri ile önemli ölçüde ilişkili olduğunu gösteriyor.

Stres ve cilt yaşlanması

Cilt yaşlanması; çizgi ve kırışıklık oluşumu, kahverengi lekelerin oluşması, elastikiyet kaybı ve donuk cilt ile kendini gösteriyor. Yaşlanma; UV ışınları, kirli hava, alınan ilaçlar, psikolojik etkenler gibi dış stres faktörlerinin olduğu kadar içsel etkenlerin de bir sonucu…

Stres, cilt üzerinde zararlı fizyolojik sonuçlara neden olabiliyor. Yapılan bir çalışmada, aşırı kalabalığa maruz bırakılan stres altındaki farelerin ciltlerinde su kaybı, daha düşük su tutma özelliği ve bozulmuş bariyer işlevine bağlı olarak orta derecede pul pul dökülme ve hafif kırışıklık oluşumu görülmüş. 2 hafta boyunca kalabalık kafeslerde tutulan farelerin cilt bariyerlerindeki iyileşme oranının, daha az yoğunlukta tutulan farelerinkinden daha yavaş olduğu görülmüş. Stres üzerine insan çalışmaları da mevcut. 25 kadın, laboratuvar ortamında görüşme stresine maruz bırakıldıklarında cilt bariyer fonksiyonlarının daha yavaş düzeldiği, kan kortizol seviyelerinin arttığı ve çeşitli inflamasyon ve bağışıklık aktörlerinin aktive edildiği görülmüş. 

Son zamanlarda telomer kısalması” kavramı ile de karşılaşıyoruz. Telomerler, kromozomların uçlarındaki DNA tekrarları olup her hücre bölünmesiyle kısalıyorlar ve bu durum erken hücresel yaşlanmaya yol açıyor. Kronik stres, daha kısa telomer uzunluğu ile ilişkilendiriliyor. 

Yaşam tarzı veya alışkanlıklardan kaynaklanan stres, cilt hasarını ve yaşlanma belirtilerini daha da kötüleştiren bir kısır döngü oluşturabiliyor… Yakın zamanda yapılan bir çalışma, uyku bozukluğunun cilt yaşlanması üzerinde olumsuz etkileri olduğunu ortaya koymuş… Kalitesiz uyuyanların; ince çizgiler, düzensiz pigmentasyon ve azalmış elastikiyet dahil olmak üzere cilt yaşlanmasının artmış belirtilerini gösterdikleri, ayrıca cilt bariyer bozukluklarının çok daha yavaş iyileştiği de görülmüş. 

Stresi yönetebilmek

Stresi tamamen yok etmek mümkün değil fakat kontrol altında tutabilmek, uzun vadede sağlığımız için mükemmel bir yatırım olacaktır… Öncelikli olarak kendimize vakit ayırabilmeli, keyif alabileceğimiz alanları bulabilmek için özel ilgi alanlarımızı keşfetmeliyiz. Sağlıklı beslenmek, fazla miktarda kafein ve alkolden kaçınmak, bağırsak ve cilt sağlığımızı destekleyen fermente besinler tüketmek, yeterli ve kaliteli bir uyku da stres koşullarına karşı daha güçlü olmamızı sağlayacaktır. Nefes teknikleri, meditasyon, düzenli egzersiz ve yoga da stres hormonlarının seviyesini düşürmeye yardımcı olabilir. Bunun yanında lavanta, yasemin, misk adaçayı, paçuli ve ylang ylang gibi rahatlatıcı aromaterapi yağları da gün içinde ya da uykudan önce rahatlamaya destek olacaktır. Elbette ki düzenli bir bakım da cildimizin stres faktörlerine karşı daha dayanıklı olmasına yardım edecektir…

Bedenimiz hem içten hem de dıştan iyi ve özenli bir bakıma ihtiyaç duyuyor. Biraz dikkatle bunu başarabilmemiz zor değil. Mavili Kapı ailesi olarak hem kendimiz hem de sizler için bu konulara azami dikkat gösteriyoruz. Geleceğimize, ancak sağlıklı yiyecekler ve doğal bakım ürünleri ile getirisi fazla olacak bir yatırım yapabiliriz. 

Kaynaklar

Ying Chen and John Lyga, Brain-Skin Connection: Stress, Inflammation and Skin Aging, Inflamm Allergy Drug Targets. 2014 Jun; 13(3): 177–190.

•Denda M, Tsuchiya T, Hosoi J, Koyama J. Immobilization-induced and crowded environment-induced stress delay barrier recovery in murine skin. Br. J. Dermatol. 1998;138 (5):780–785. 

•Oyetakin-White P, Koo B, Matsui M, Yarosh D, Fthenakis C, Cooper K, Baron E. In Effects of Sleep Quality on Skin Aging and Function, J. Invest. Dermatol. 2013: S126–S126.

Shadi Zari and Dana Alrahmani, The association between stress and acne among female medical students in Jeddah, Saudi Arabia, Clin Cosmet Investig Dermatol. 2017; 10: 503–506.

•fldscc.com

 

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir