Bedenimiz gün içinde farklı kaynaklardan gelen toksin yüküne maruz kalıyor. Su, hava, kullandığımız kozmetik ürünler, plastikler… Bunları daha da çoğaltmak mümkün... Bedenimiz doğal bir savunma ve tamir mekanizmasına sahip olsa da zamanla maruz kaldığı bu yükün altından kalkamıyor ve ortaya birtakım sağlık problemleri çıkıyor.
Nedir bu toksinler, nasıl başa çıkabiliriz; bu yazımızda toksinlerle ilgili bazı önemli noktalara değinmek istedik…
Toksinler ve kaynakları
Canlı organizmalarda meydana gelen metabolik olaylar sonucunda oluşan ya da dışarıdan alınan zehirli maddelere toksin adı veriliyor. Toksinler solunum yoluyla, fiziksel temasla ya da beslenme yoluyla alınabiliyorlar ve vücudun her bölümünü olumsuz etkileyebilme özelliğine sahipler…
Soluduğumuz hava gibi çevresel faktörler, yiyeceklerde bulunan pestisitler ve kimyasal maddeler, içilen su, kişisel bakım ürünleri, evde kullanılan temizlik maddeleri toksinlerle yüklü olabiliyor. Bunlara ne kadar çok maruz kalınırsa bu zararlı maddeler vücutta o kadar fazla birikiyor. Vücut bu maddeleri çeşitli nedenlerden dolayı yavaş ve yetersiz bir şekilde uzaklaştırdığında, mevcut olanın üzerine yenileri ekleniyor ve artık taşınamayan bir toksin yükü oluşuyor.
Artan toksin miktarı vücutta en fazla yağ dokusunda birikiyor. Beyaz yağ hücreleri, bir enerji kaynağı olarak ihtiyaç üzerine salınan lipidlerin depolandığı en yaygın yağ hücresi türü… Bu hücreler, toksinlerin önde gelen depolama alanı... Dolayısı ile vücutta ne kadar fazla yağ dokusu varsa toksin yükü o oranda artabiliyor…
Toksin yükü ve zararları
Hastalıklar çoğunlukla toksinlerle yüklü bir hücrenin normal işlevini yerine getirememesi ile oluşuyor.
Toksinler vücutta birikerek hem bedenin genel işleyişine hem de en başta karaciğer ve böbrek olmak üzere organ ve dokulara zarar verebiliyor.
Geçmeyen yorgunluk, kilo sorunları, ağızda, dışkıda ya da bedende kötü koku, kas ve eklem ağrıları, beyin sisi, cilt sorunları artan toksin yükünün belirtileri arasında yer alıyor. Enzimler vücutta gerçekleşen reaksiyonlar için oldukça önemli maddeler… Enerji üretiminden hücrelerin oluşumuna kadar birçok metabolik olayda görev alıyorlar. Toksinler enzimlerin yapısını bozuyorlar ki bu da vücuttaki birçok fonksiyonun düzgün bir şekilde gerçekleşmesini engelliyor. Toksinler mineral dengesini de bozabiliyor, ayrıca serbest radikallerin oluşumuna neden oluyorlar…
Yapılan araştırmalar artan toksin yükünün obezite ve tip 2 diyabet ile ilişkili olduğunu da gösteriyor. Bu durumun, toksik maddelerin hormon bozucu etkilerinden kaynaklandığı düşünülüyor. Obez hastaların artan yağ dokularındaki toksin birikimi, önemli ölçüde artan bir vücut yükü ile sonuçlanıyor. Bir kısırdöngü gibi yağlı, işlenmiş gıdaların artan tüketimi ile yağ dokusu artıyor, bu durum da toksinlerin daha fazla depolanmasına hizmet ediyor.
Toksinlerden kurtulmanın yolları
Toksinlerle karşılaşmak kaçınılmaz olsa da asıl önemli nokta; onlardan mümkün olduğunca nasıl kurtulunabileceği… Elbette ki bu önerilerin bir yaşam tarzı olarak benimsenmesi, kalıcılık ve istikrar açısından oldukça önemli…
- Hayatın kaynağı su: Temiz bir kaynaktan içilen bol miktarda su, vücudun adeta yıkanmasını sağlıyor ve ter, idrar yolu ile toksinlerden kurtulmaya yardımcı oluyor.
- Organik besinler tüketmek: Organik besinlere ulaşabilmek artık daha kolay… Maliyeti biraz daha fazla olsa da özellikle pestisit maruziyetinden kurtulmak için mümkün olduğunca organik kaynaklı ya da güvenilir tedarikçilerden temin edilen “doğal” ürünlerin tüketilmesi gerekiyor. Et ve balık seçiminde de dikkatli davranmak gerekiyor. Beklemiş etler toksin kaynağı olabilirken suni yemlerle beslenmiş hayvanların etlerinin tüketilmemesi, mecbur kalınan durumlarda ise yağlı kısmın atılarak tüketilmesi öneriliyor. Bazı besinler, toksin yükü ile baş etmeye yardımcı oluyor. Özellikle enginar, sarımsak, pancar, limon, tere, yeşil çay, C vitamininden zengin meyve ve sebzelerle öğünleri zenginleştirerek vücudun doğal temizlik mekanizmasına yardımcı olmak mümkün… Bunların yanında protein ve sebze ağırlıklı beslenmek, rafine gıdalardan uzak durmak vücudun yağlanmasını engellerken toksin birikimine yol açabilecek uygun zeminin oluşmamasını da sağlıyor…
- Doğal bakım ürünleri kullanmak: Kozmetik ürünlerde genellikle çok sayıda zararlı madde bulunuyor. Deri yoluyla dolaşıma karışan bu maddeler toksin yüküne oldukça fazla katkıda bulunuyorlar. Dolayısı ile doğal yağlardan, kimyasalların bulunmadığı doğal bakım ürünlerinden faydalanmak önemli bir detay…
- Ev temizlik ürünlerinde doğal seçimler: Artık bu tip formüllere daha kolay ulaşılabiliyor… Kimyasallarla dolu temizlik ürünleri yerine karbonat, sirke, sabun tozu gibi doğal maddeleri ya da organik temizlik ürünlerini tercih etmek vücudumuzu ekstra yükten kurtaracaktır…
- Yeterli ve kaliteli uyku: Uyku, beynin kendini yeniden düzenlemesini ve şarj etmesini, bedende gün boyunca biriken toksik atık yan ürünlerin ortadan kaldırılmasını sağlıyor.
- Bağırsak sağlığı önemli: Bağırsaklar, vücudu toksinlerden koruyan bir mekanizmaya ve boşaltım sistemine sahip... Özellikle kabızlık, toksin yükünün vücuttan atılamamasına ve sisteme yeniden karışmasına neden olabiliyor. Bağırsak sağlığı bu derece önemli iken sağlıklı boşaltım için iyi bakterileri probiyotik ve prebiyotik gıdalarla desteklemek kaçınılmaz oluyor. Probiyotik gıdalardan kombuchanın karaciğeri koruduğunu gösteren çalışmalar mevcut. Hayvan modellerinde ve hücre kültürlerinde yapılan deneylerle, çeşitli çevresel kirleticilere karşı bu koruyucu özellik araştırılmış, farklı çalışmalarda kombuchanın; parasetamol, karbontetraklorür, aflatoksin, kadmiyum klorür, asetaminofen gibi kirleticilere karşı etkileri incelenmiş. Çalışmalar, bu toksik maddelerin karaciğerde neden olduğu fizyolojik değişiklikleri etkili bir şekilde azaltabildiğini gösteriyor.
- Egzersiz şart: Daha sağlıklı, güçlü, zinde ve düzgün çalışan bir vücut için egzersiz olmazsa olmazlardan… Egzersiz dolaşım sistemini harekete geçiriyor, bedende gerçekleşen ısı artışıyla terleme meydana geliyor ve böylece toksinler dışarı daha kolay atılabiliyor. Egzersizden sonra terle açığa çıkan toksinleri uzaklaştırmak için duş almak gerekiyor.
Mavili Kapı olarak bizim yola çıkış öykümüz zehirsiz, katkısız, kimyasalsız “doğal” bir hayat arayışı ile başladı… Bugün geldiğimiz noktada şükür ki bunu gerçekleştirebildik… Öğrendiklerimizi, biriktirdiklerimizi, üretebildiklerimizi de sizlerle paylaşmaktan çok mutluyuz…
Kaynaklar:
Erin Jackson, Robin Shoemaker, Nika Lariam, Lisa Cassis, “Adipose Tissue as a Site of Toxin Accumulation”, Compr Physiol. 2017 Sep 12; 7(4): 1085–1135.
Rasu Jayabalan,Radomir V. Malbaša, Eva S. Lončar, Jasmina S. Vitas, Muthuswamy Sathishkumar, “A Review on Kombucha Tea—Microbiology, Composition, Fermentation, Beneficial Effects, Toxicity, and Tea Fungus”, Compherensive Reviews, Volume13, Issue 4, Pages 538-550
July 2014.
healthline.com