İçtiğimiz su ve yediğimiz besinler kadar soluduğumuz havanın da kalitesi çok önemli… Egzoz, fabrika ve konutlardan çıkan dumanlar, özellikle sanayinin ve nüfusun yoğun olduğu bölgelerde daha ciddi bir tehdit oluşturuyor.
Hava kirliliğinden payını alan yalnızca akciğerlerimiz değil… Cildimiz de kirli havadan çok fazla etkileniyor. Gözenekler tıkanıyor ayrıca oksijenden fakir bir havayı solumak cilt hücrelerinde hasar yaratıyor ve yaşlanmaya neden oluyor.
Çevresel faktörler ve cilt hasarı
Araştırmacılar sıklıkla güneşten gelen ışınların cilt üzerindeki zararlı etkileri üzerine çalışmalar yapıyorlar. Ancak görülüyor ki hasara neden olan sadece güneş radyasyonu değil... Solunan havanın kalitesi de oldukça önemli. Hava kirliliği günümüzde küresel bir sorun… AirVisual ve Greenpeace derneğinin hazırladığı “2018 Hava Kalitesi Raporu”nda, dünya genelinde 3 bin kentten alınan veriler incelenmiş ve Hindistan'daki 30 şehirden 22'sinin “hava kirliliğinin en fazla olduğu kentler” listesinde ilk sıralarda yer aldığı görülmüş. Raporda; Afrika ve Orta Doğu'da ölçüm yapılan yerlerin tamamında, Dünya Sağlık Örgütü’nün kabul edilebilir saydığı oranın (PM2,5) üzerinde zararlı partikül olduğu belirtiliyor. Güney Asya'daki şehirlerin %99'u, Güneydoğu Asya'nın %95’i ve Doğu Asya'nın %89'u “kirli hava soluyor”. Özetle Dünya Sağlık Örgütü'nün tahminlerine göre 10 kişiden 9'u adeta kirli havanın içinde yaşıyor…
Dünya Sağlık Örgütü, altı tür hava kirleticinin bulunduğunu belirtiyor, bunlar da dört grupta sınıflandırılıyor: partikül madde, kalıcı organik kirleticiler (örn. dioksinler), gaz halindeki kirleticiler (örn. Karbonmonoksit, kükürtdioksit, azot oksitler, ozon) ve ağır metaller (örn. kurşun, cıva).
Durum bu derece vahimken, tüm bedenimizi saran ve bizi çevresel stres faktörlerine karşı koruyarak bir bariyer görevi gören cildimiz elbette ki bu kirlilikten çok fazla etkileniyor. Çevresel faktörler, iç etkenlerle birlikte cildi savunmasız hale getirerek cilt yaşlanmasına yol açıyorlar. Hava kirliliği, oksidatif stres, iltihaplanma; cilt bariyerinde ve hücrelerin doku şeklinde organize olmasına yardımcı olan “hücre dışı matrikste” hasar yaratıyor, böylece cilt yaşlanmaya açık bir hale geliyor. Yaşlanma ile birlikte ciltteki hücre yenilenmesi ve mekanik koruma sürekli olarak azalıyor. Yaraların iyileşmesi ve bağışıklık tepkileri gecikiyor. Aynı şekilde vücut sıcaklığını kontrol eden mekanizma, ter üretimi ve sebum oluşumu da giderek ihtiyacı karşılayamaz hale geliyor.
Cildi dıştan çevreleyerek adeta bir bariyer oluşturan mikrobiyom, bağışıklık bariyerleri, çeşitli kimyasallar ve fiziksel faktörler cildin dengesini ve korunmasını sağlıyor.
Hava kirliliğinin cilt üzerindeki etkileri
Hava kirliliğinin artması ile birlikte cilt üzerindeki olumsuz etkiler de artıyor... Deri; partikül maddeler, ozon, oksitler, uçucu organik bileşikler gibi çevresel hava kirleticilerine maruz kalıyor. İnsan cildi, bu hava kirleticilere karşı biyolojik bir bariyer görevi görse de, bunlara uzun süre yüksek seviyelerde maruz kalmak cilt dengesinde değişikliklere neden olabiliyor. Yaşlanmanın yanı sıra egzama gibi problemler ortaya çıkabiliyor. Hava kirliliği cilt kanseri riskine de yol açabiliyor.
Ortam havasını kirleten maddeler, cilt sağlığını üç mekanizma ile etkileyebiliyor: Serbest radikallerin oluşumu, inflamatuar durumun oluşması ve cilt bariyerinin bozulması.
Örneğin ozona kronik maruziyet, derinin üst tabakasında serbest radikaller oluşturan oksidatif hasara neden oluyor. Ayrıca ozon, ciltteki antioksidan rezervlerini tüketiyor, C ve E vitamini seviyelerini düşürüyor, serbest radikallere karşı mücadele eden proteinleri azaltıyor. Diğer hava kirletici maddeler de oksidatif strese ve ciltte iltihaplanmaya yol açıyorlar.
Partikül madde, hava kirliliğinin en belirgin nedenlerinden biri ve hava kalitesini direkt etkiliyor. Fabrikalar, enerji santralleri, çöp yakma tesisleri, otomobil, inşaat faaliyetleri, yangınlar ve rüzgarla savrulan toz, partikül maddenin ana kaynakları arasında yer alıyor. Uzmanlar, bu maddelerin insanları diğer hava kirleticilerinden daha fazla etkilediğini belirtiyorlar. Partikül maddelere yoğun olarak maruziyet, solunum ve kalp-damar hastalıklarının yanı sıra kanser riskini de artırıyor. Bununla birlikte partikül maddelerin, cilt yaşlanması da dahil cilt hasarı üzerindeki etkilerine dair kanıtlar bulunuyor. Küçük boyutlardaki partikül maddeler derinin üst tabakasından dolaşıma geçebiliyor, derinin alt tabakası dermise zarar veriyor, ayrıca cilt bariyerinde değişikliklere neden oluyorlar. Özetle partikül maddeler oksidatif stres ve iltihaplanma yaratarak cilt hasarı oluşturuyorlar. Bu da cilt yaşlanmasını hızlandırıyor.
70-80 yaşları arasındaki 400 Kafkas kadın üzerinde, 2010 yılında yapılan bir çalışmada hava kirliliğinin cilt yaşlanmasına etkisi değerlendirilmiş. Hava kirliliğine maruz kalmanın, derinin dış tabakasında ortaya çıkan yaşlanma belirtileriyle, özellikle de pigment lekeleriyle önemli ölçüde ilişkili olduğu ve kırışıklıkları da artırabildiği sonucuna varılmış.
Çin’de gerçekleşen ekonomik gelişmeyle paralel olarak artan hava kirliliğinin, cilt yaşlanması ile olan ilişkisini değerlendirmek üzere başka bir çalışma yapılmış. Çalışma; Pekin’de yüksek ve düşük partikül madde seviyesine sahip 2 farklı bölgede, yaşları 40 ile 90 arasında değişen 400 kadın üzerinde gerçekleştirilmiş. Yüksek partikül madde seviyelerine maruz kalmanın cilt yaşlanması ile önemli ölçüde ilişkili olduğu, yüksek partikül madde seviyelerine sahip bölgede, daha düşük seviyeye maruz kalan topluluğa oranla yanaklarda ve ellerin üzerinde kahverengi lekelerin daha fazla olduğu görülmüş.
/wp:paragraph wp:paragraphAvrupa'da egzama görülme sıklığının son birkaç on yılda giderek arttığı kaynaklarda belirtiliyor. Bazı çalışmalar, yüksek hava kirliliğine sahip bölgelerde yaşayan çocuklarda egzamanın daha sık görüldüğüne de işaret ediyor.
Cilde zararlı olan kirletici maddeler arasında sigara dumanına da değinmek istiyoruz. Tüm bedene zararı olan sigara, elbette ki cilde de oldukça zararlı… Sigara dumanında bulunan uçucu organik bileşikler ve partikül maddeler yaşlanmaya, sedef hastalığına, sivilceye, bazı cilt kanseri türleri gibi önemli sağlık problemlerine neden oluyor.
Cildimizi nasıl koruyabiliriz?
Cildin doğal bariyeri bozulduğunda geçirgenliği de artıyor, havadaki birçok kirletici madde de hasarlı ciltten kolaylıkla iç katmanlara ve dolaşıma girebiliyor. Bu nedenle cilt yüzeyini olabildiğince sağlam tutmak çok önemli…
Öncelikle cildin temizliğine önem vermek gerekiyor. Ciltte biriken kirleticiler, yatmadan önce temizlenmediğinde gece boyunca zarar vermeye devam ediyor. Cildi temizledikten sonra doğal mikrobiyatayı muhafaza edecek bakım ürünleri kullanmak cilt yapısının korunmasına yardımcı olacak, cildin iyi bir şekilde nemlendirilmesi de hasarla mücadeleyi destekleyecektir.
Hava kirliliğine maruziyetin olabildiğince azaltılmasına da dikkat etmek gerekiyor. Mümkünse ana yollardan ve işlek caddelerden uzaklaşmak, iç mekan hava kirliliğini artırabilen yemek pişirirme, toz alma, boya-vernik gibi günlük işler sırasında ortamı havalandırmak zararın en aza indirgenmesini sağlayacaktır. Ayrıca temiz bir ortamda ya da açık havada egzersiz yapmak da dokulara daha fazla oksijen gitmesini sağlayarak cildin beslenmesini destekleyecektir.
Antioksidanlardan zengin bir beslenme de cilt sağlığını korumaya yardımcı olacaktır. Antioksidanlar, serbest radikalleri etkisiz hale getirerek hava kirliliğinden kaynaklanan cilt hasarını azaltıyorlar. Dolayısı ile E vitamini, C vitamininden zengin besinler, koenzim Q10 ve bitki bazlı fenolik bileşikler, cildin oksidatif hasardan korumasını destekleyecektir.
Kombucha, hem bağırsaktaki faydalı bakterileri hem de cilt mikrobiyomunu desteklemek için harika bir alternatif… Yüz bakım ürünlerimizde kombucha kullanmamızın nedeni de bu… Cildinizin özellikle yoğun bir neme ve bakıma ihtiyacı varsa “kombucha etkili yoğun yüz bakım kremimizi” tavsiye ediyoruz. Cildinizi kombucha içerek içeriden de destekleyebilirsiniz…
Kaynaklar:
● Concepcion Parrado, Sivia Mercado-Saenz, Azahara Perez-Davo, Yolanda Gilaberte, Salvador Gonzalez, Angeles Juarranz, “Environmental Stressors on Skin Aging”. Mechanistic Insights, Front Pharmacol. 2019; 10: 759.
● Andrea Vierkötter, Tamara Schikowski, Ulrich Ranft, Dorothea Sugiri, Mary Matsui, Ursula Krämer, Jean Krutmann, “Airborne particle exposure and extrinsic skin aging” J Invest Dermatol. 2010 Dec;130(12):2719-26.
● Peng F., Xue C. H., Hwang S. K., Li W. H., Chen Z., Zhang J. Z. (2017). “Exposure to fine particulate matter associated with senile lentigo in Chinese women: a cross-sectional study.” J. Eur. Acad. Dermatol. Venereol. 31, 355–360.
● Eleni Drakaki, Clio Dessinioti and Christina V. Antoniou, “Air pollution and the skin”, Environ. Sci., 15 May 2014.
● tr.euronews.com
● molekule.science