Güneş ışığına aşırı maruz kalmak oldukça tehlikeli sonuçlar doğurabiliyor. Göz, bağışıklık sistemi ve en çok da cilt üzerinde olumsuz etkiler yaratabiliyor. Yapılan çalışmalarda, cilt kanseri vakalarındaki artışla yüzmek, egzersiz gibi açık havada yapılan etkinlikler arasında ilişki olduğu kaydediliyor…
Güneş ışığı; D vitamini üretmek, bağışıklık sistemini güçlendirmek ve iyi bir ruh hali için çok önemli… O halde en ideali, zararlarını en aza indirmeye çalışarak güneşle dost olmak… Güneşten korunmanın yolu gözlük, şapka, şemsiye gibi fiziksel bariyerleri kullanmanın yanında güneş koruyucu ürünlerden geçiyor. Bunun yanında, güneş koruyucu ürünlerin birçoğu içerdiği kimyasal maddeler nedeniyle vücutta olumsuz etkiler yaratabiliyor. Bu konuda 2019 yılında yayımlanan bir makaleyi sizlerle paylaşmak istedik. Makale, güneş koruyuculardaki kimyasalların yarattığı tehlike boyutunu oldukça etkileyici bir şekilde gözler önüne seriyor...
UV ışınlarından korunma
UV ışınları cilt üzerinde hasar yaratarak kırışıklık oluşturuyor, erken yaşlanma ve cilt kanserine davetiye çıkarıyor. UVA ve UVB ışınları güneş yanığından sorumlu olup UVA, dokuları daha derinlemesine etkiliyor ve erken yaşlanmanın ana nedeni olarak biliniyor.
Güneş koruyucu ürünlerin amacı UV ışınlarını engelleyerek cildi güneşin zararlı etkilerinden korumak...
Güneş koruyucularda ve bazı nemlendirici kremlerde rastladığımız “SPF” kısaltması, ürünün koruma derecesini gösteriyor. “Sun Protection Factor” kelimelerinin kısaltması olan SPF, Türkçede “Güneş Koruma Faktörü” anlamına geliyor.
Bir güneş koruyucudaki güneş koruma faktörünün (SPF) 30 olması tavsiye ediliyor. Daha yüksek SPF sayıları daha fazla koruma anlamına geliyor ancak çok yüksek faktörlerde bile koruma oranı fazla değişmiyor. Örneğin SPF 15 güneş koruyucuları UVB ışınlarının yaklaşık %93'ünü filtrelerken, SPF 30 güneş koruyucuları yaklaşık %97, SPF 50 güneş koruyucuları yaklaşık %98 ve SPF 100 yaklaşık %99’unu filtre ediyor. Daha yüksek SPF, daha fazla koruyucu madde demek… Bu da kimyasal bazlı ürünlerde, cildin daha çok zararlı madde emeceği anlamına geliyor.
Yapılan çalışmalar, koruyucu faktörü (SPF) 15 ve üzeri olan güneş kremi uygulayarak cilt kanseri olasılığının önlenebilir olduğunu gösteriyor. SPF seviyesi 15'in altındaysa, güneşin zararlı etkilerinden koruma oranı düşüyor.
Güneş kremlerinin piyasada sentetik ve bitkisel formları bulunuyor. Kimyasal bazlı güneş koruyucu ürünlerin çoğu oksibenzon, octinoxate, homosalate, nanopartiküller gibi maddeler içeriyor. Bunların organ toksisitesi, alerji, hormonal sistem bozukluğu, üreme toksisitesi, cilt tahrişi ve hatta cilt kanserine neden olabileceği belirtiliyor. Yağmurdan kaçarken doluya tutulmamak için bu kimyasal maddelerin vücuda olan zararlarını göz önünde bulundurmak gerekiyor...
Oksibenzon ve zararları
2019 yılında DiNardo ve Downs tarafından yapılan araştırma, oldukça çarpıcı bilgiler ve sonuçlar içeriyor. Çalışmada, güneş koruyucuların %70’inde UV emici madde olan oksibenzon bulunduğu, bu maddenin endokrin bozucu kimyasal olup molekül büyüklüğünün cilt ve plasenta bariyerlerini geçebilecek kadar küçük olduğu belirtiliyor.
Farklı araştırmalarda, bu kimyasalın hamile kadınların idrarında ve kanında olduğu kadar cenin ve göbek kordonu kanında rastlandığından da söz ediliyor. Ayrıca oksibenzon hakkında şüphe uyandıran diğer çalışmalar endokrin bozucu etkisine vurgu yaparken, anne sütünde yaygın olarak tespit edildiğine dikkat çekiyor ayrıca doğum öncesi maruziyette gebelik süresini azaltması ve fetüs gelişiminde anormalliklerle ilişkilendiriliyor. Amerika’da, 6 yaş ve üzeri 2517 katılımcı üzerinde yapılan başka bir araştırmada, incelenen popülasyonun %96,8'inin idrarında 15 ppb-3 ppm oksibenzon bulunmuş. Bu durum, oksibenzonun insan vücudunda en yaygın rastlanan maddelerden biri olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte Zhang ve arkadaşları, 20 denek üzerinde, oksibenzon ve yan ürünlerinden biri olan “4-hidroksibenzonefenon” varlığını hem anne kanında (doğumdan 1 saat önce) hem de kordon kanında (doğum sırasında alınan) incelemiş. Bu kimyasal maddeye, kordon kanı ve anne kanı örneklerinde değişen konsantrasyonlarda rastlanmış.
DiNardo ve Downs tarafından yayımlanan makalede, idrarlarında orta ila yüksek düzeyde oksibenzon bulunan kadınların, yenidoğan bağırsak anormalliği olan Hirschsprung (HSCR) hastalığına sahip bebekleri dünyaya getirmesi arasındaki ilişkiye dikkat çekiliyor. Oksibenzonun fetüs üzerinde nörotoksik bir etki (HSCR) yaratabilmesi için vücuda geçebilmesi gerekiyor ki oksibenzon, insan derisi ve plasenta bariyerlerinden geçmesi için yeterince küçük bir moleküler ağırlığa sahip. Güneş kremi kullanımından kaynaklanan oksibenzona maruz kalma, annenin kanına yeterli miktarda kimyasalın geçtiğini ve onu fetüs için kullanılabilir hale getirdiğini gösteriyor. Fetüslerde bulunan seviyelerin, kritik embriyonik gelişim sırasında hücre göçünü engelleyecek kadar yüksek olması da çalışmada ortaya çıkan önemli bir kesit...
Sonuç olarak bu çalışmada, güneşten koruyucu ürünlerin normal kullanım koşulları altında, hamilelik sırasında oksibenzona maruziyet ile yenidoğanlarda HSCR hastalığı arasında doğrudan bir ilişki olduğu kanıtlanıyor. Sunulan verilere dayanarak, bilinen bir endokrin bozucu olan oksibenzondan hamilelik sırasında ve/veya gebelik istendiğinde kaçınılması gerektiği sonucuna varılıyor. Bunun yerine nano partikül boyutunda olmayan mineral bazlı güneş kremlerinin, gelişmekte olan embriyoda kimyasal maruziyeti en aza indirmesi nedeniyle daha güvenli bir alternatif olabileceği de eklenmiş. Buna ilave olarak zararı minimuma indirebilmek için koruyucu giysi, şapka, güneş gözlüğü ve havuzlarda veya plajda büyük boy şemsiyeler kullanılması da öneriliyor.
Uzun lafın kısası; bu çalışma da kimyasallardan uzak durmamız gerektiğini kanıtlıyor. Güneşten korunmak için bitkilerden yardım almak mümkün... Bitkiler; antioksidanlar, lipidler, vitaminler, terpenoidler, flavonoidler, reçineler, fenolik asit, amino asit ve enzimler gibi doğal bileşenleri ile kendilerini UV radyasyonlarından koruma yeteneğine sahipler. Dolayısı ile onların bu gücünden faydalanarak doğal bileşenlerle desteklenen mineral bazlı güneş koruyucu ürünleri kullanmak, güneşin etkili olduğu saatlerde açık alanlara çıkmamak ve fiziksel olarak korunmak güneşle dost olmamızı ve ondan faydalanmamızı sağlayacaktır.
%100 doğal bileşenlerle formüle ettiğimiz güneş koruyucu losyonumuz 40+ SPF sayesinde UVA ve UVB’ye karşı yüksek koruma sağlarken, içerisindeki doğal ve organik soğuk sıkım yağlarla cildinizin beslenmesine ve yenilenmesine yardımcı oluyor. Bebeğiniz, çocuğunuz, kısacası tüm ailenizde gönül rahatlığı ile kullanabilirsiniz…
Kaynaklar:
Rani Mansuri, Anupama Diwan, Harshit Kumar, Khashti Dangwal, Dharmender Yadav, “Potential of Natural Compounds as Sunscreen Agents”, Pharmacognosy Reviews, June 2021,15,29,47-56.
Joseph C.DiNardoa, Craig A.Downs, “Can oxybenzone cause Hirschsprung’s disease?” Reproductive Toxicology, Volume 86, June 2019, Pages 98-100.
T. Zhang, H. Sun, X. Qin, Q. Wu, Y. Zhang, J. Ma, K. Kannan, “Benzophenone-type UV filters in urine and blood from children, adults, and pregnant women in China: partitioning between blood and urine as well as maternal and fetal cord blood”, Sci. Total Environ., 461–462 (2013), pp. 49-55.
A.M. Calafat, L.Y. Wong, X. Ye, J.A. Reidy, L.L. Needham, “Concentrations of the sunscreen agent benzophenone-3 in residents of the United States: National Health and Nutrition Examination Survey 2003-2004”, Environ. Health Perspect., 116 (2008), pp. 893-897.
www.cancer.org
Aşağıdaki Ürünlerimizi İnceleyebilirsiniz...