Doğala dönüşün öne çıktığı son yıllarda, ne yediğimiz kadar cildimize ne sürdüğümüz konusu da sık sık konuşuluyor. Doğru yiyeceklerle cildi içeriden beslemenin yanı sıra doğru bakım ürünlerinin kullanımı da çok önemli… Sürdüğümüz her şey hem cildin hem de tüm bedenin sağlığını yakından ilgilendiriyor.
Beslenme ve cilt sağlığı arasında birbirini destekleyen bir ilişki var… Bu ilişki, dışarıdan uygulanan ürünleri bambaşka bir boyuta taşıyor. Artık yediğimiz besinlerin faydasını, cildimize sürdüklerimizde de arıyoruz.
Cilt besini, son yıllarda oldukça sık duyduğumuz bir kavram… Cildimiz de iyi ve sağlıklı görünmek için doğal içerikli ve besleyici bileşenlere ihtiyaç duyuyor. Toplum, bu konuda giderek daha fazla bilinçleniyor ve yediklerinde olduğu kadar, ciltlerine uyguladıkları ürünlerde de “temiz” içerik arıyor.
Biz de yıllardır iyi ve doğal olanın peşindeyiz. Hipokrat’ın ifadesiyle “Ne yersek oyuz”… Kesinlikle yüzde yüz katıldığımız bu sözü uzmanlık alanımız olan “cilt besinleri”ne uyarlıyor ve “Ne sürüyorsak oyuz” diyoruz…
“Cilt besini” kavramı ve önemi
Cilt bakımı için kullanılan ürünler yalnızca cilt yüzeyinde kalmıyorlar. Derinin alt tabakalarına kadar inerek dolaşıma bile katılabiliyorlar. Dolayısı ile cilt bakım ürünlerini kullanmanın beden sağlığımızla da alakalı olduğunu söyleyebiliriz. Derimizin en geniş ve en önemli organlarımızdan biri olduğunu düşünürsek, bu konunun önemi daha da artıyor… Bedenimizin sağlıklı olması için nasıl ki kimyasal içermeyen, organik yiyecekleri bulup tüketiyorsak, cildimize sürdüklerimiz konusuna da aynı hassasiyeti göstermemiz gerekiyor.
“Cilt besini” kavramı özetle; yemediğimiz hiçbir şeyi cildimize de sürmememiz gerektiğini ifade ediyor. Gıda ve cilt bakımı arasındaki bu geçiş, bakım ürünlerinin klasik formülasyonlarını daha doğala, daha az ve mümkünse “sıfır” kimyasala doğru kaydırıyor. İçten iyi yiyeceklerle beslediğimiz cildimizi dışarıdan da aynı kaynaklarla destekleyebileceğimize vurgu yapıyor; yani vücuda iyi gelen yiyeceklerin cildi de besleyebileceğine dikkat çekiyor.
Örneğin kombucha, kimchi ve yoğurtta tipik olarak bulunan probiyotikler artık yüz ve vücut bakım ürünlerinde de kullanılıyor. Kombucha yalnızca bağırsak mikrobiyotası için değil, cilt mikrobiyomu için de faydalı… Biz de bu olumlu etkilerinden dolayı kombuchayı ürünlerimizde sıkça kullanıyoruz.
Doğal yağlar artık pek çok cilt bakım ürününde yer alıyor ve doğal formülasyonların bel kemiği olmaya devam ediyor. Shea yağı, zeytinyağı, Hindistan cevizi yağı, jojoba yağı en sık kullanılanlar arasında geliyor. Bu yağlar, nemlendirme ve yumuşatma özellikleriyle petrol türevi sentetik yağlara (mineral yağlar, petrolatum) sağlıklı birer alternatif sunuyorlar. Piyasadaki klasik bakım ürünlerinde, niteliklerine göre değişse de, içeriğin büyük kısmını sentetik yağlar oluşturabiliyor. Doğal cilt bakım ürünleri ise içerdikleri bileşenlerle “yenebilir doğallıkta” oluyor… Kısacası bu ürünler cilt faydalarının yanında, bedene herhangi bir kimyasal maddenin temas etmemesini de sağlayarak bu anlamda “katma değerli” faydaya sahipler. Çoğunlukla bu önemli detay göz ardı edilse de cilt bakım ürünlerinin yalnızca cilt ile sınırlı kalmadığını unutmamak gerekiyor.
Cilt besinini doğru kullanmak…
Neyse ki artık doğal ürünlere olan ilgi daha fazla ve firmalar da içerik olarak daha saf olana doğru eğilimliler... Cilt besinlerinin iyi birer tercih olduğu tartışılmaz, ancak ürünler faydalı olsa da doğru kullanılmaması onlardan yeterince verim alınamamasına neden olabiliyor.
Cilt bakımına öncelikle temizlik ile başlamak gerekiyor. Cilt, gün boyu maruz kalınan makyaj, toz, kir gibi gözeneklerin tıkanıp hava almasını engelleyen faktörlerden arındırılmazsa uygulanacak bakım ürünleri oldukça yüzeysel kalıyor. Ancak iyi temizlenmiş bir cildin üzerine nemlendirici, serum vs. uygulandığında maksimum fayda sağlanıyor. Bunun için doğal içerikli tonikler, temizleme yağları kullanılabilir. Temiz cildin üzerine her sabah/akşam cilt tipine göre bir nemlendirici uygulamak, bunu bir alışkanlık haline getirmek uzun vadede olumlu sonuçlar alınmasını sağlıyor. Elbette ki cildi özellikle güneşin olumsuz etkilerinden korumak da şart…
Cilt besinlerinin, önümüzdeki yıllarda daha geniş kitleler tarafından kullanılacağını düşünüyoruz. Raftan bir yiyecek alırken içeriğine, son kullanma tarihine bakmayı alışkanlık haline getirdik. Bu titizliği cildimizde kullanacağımız bir ürünü seçerken de yapmalıyız. Uzun lafın kısası, doğala olan ilgi arttıkça arz edilen ürünlerin de bu yönde çeşitleneceğine inanıyoruz.
“Sürdüklerimiz konusunda da yediklerimiz kadar hassas olmalıyız” prensibimizden yıllardır ödün vermedik. Ürünlerimizi kullananlardan gelen değerli yorumlar ve paylaşımlardan anlıyoruz ki doğru yoldayız. Bu memnuniyet bizleri daha da çok heyecanlandırıyor ve yeni ürünler için teşvik ediyor.
Bizle benzer düşüncede olanlarla yolumuz bir yerlerde mutlaka kesişiyor. Hangi konuda yoğunlaşırsanız onunla ilgili olaylar ve kişilerle karşılaşıyorsunuz.