Okinawa’lı Yaşlıların Uzun Yaşam Sırları

Okinawa’lı Yaşlıların Uzun Yaşam Sırları

Bugün sizlere Japonya’nın güneybatısında yer alan bir adadan, daha doğrusu orada yaşayan halktan ve onların uzun yaşam sırlarından bahsedeceğiz. Bu adanın ismi Okinawa ve bu ada dünyanın en uzun ömürlü insanlarına ev sahipliği yapıyor…

Dünyada, insanların beklenenden çok daha uzun yaşadıkları bölgeler “mavi bölge” olarak biliniyor ve Okinawa adası da bunlardan biri. Yıl boyu sıcak bir iklime sahip, okyanusla çevrili ada, zengin doğasıyla mükemmel bir yaşam alanı sunuyor. Bu güzel ada ne yazık ki 2. Dünya Savaşı’nın en şiddetli muharebelerine de sahne olmuş. Her şeye rağmen hayata olan inançlarını ve geleneklerini kaybetmeyen bu insanlar, mutlu ve sağlıklı yaşamın anahtarını adeta ellerinde tutuyorlar…

100 yaşına gelebilme oranı çoğu sanayileşmiş ülkede 100.000 kişide yaklaşık 10-20 iken, Okinawa’da bu oran 100.000 kişide 40-50 olarak görülüyor. Ada halkının tansiyon ve kolesterol değerlerinin oldukça düşük, kanlarındaki antioksidan ve Omega 3 miktarlarının ise kayda değer bir biçimde fazla olması dikkat çekiyor. Okinawa’lılarda uzun bir ömrün yanında kalp hastalığı, kanser ve diyabet gibi hastalıklara daha az rastlanıyor. Bu 100 yaş civarı insanlar, günlük hayatta oldukça aktifler, tüm ihtiyaçlarını kendileri karşılayabiliyorlar, yürüyüş yapıp arkadaş çevreleri ile oldukça aktif bir sosyal hayatın içinde yaşıyorlar. Ada halkı bu özelliği ile yıllardır araştırmacıların ilgisini çekiyor, buradaki insanların uzun ve sağlıklı yaşam sürmelerinin sırlarını hem onların genlerinde hem de yaşam tarzında arıyorlar… Bilim adamları Okinawa’daki insanların uzun ömür sırrının; “sağlıklı beslenme alışkanlıkları” ve “düşünce yapıları”ndan kaynaklandığı görüşünde birleşiyorlar. 

Yemek: Saygılı ve farkındalıklı bir ruh hali ile beslenme

“Nuchigusui” kelimesi; anne sevgisi, lezzetli yiyecekler, nezaket ve harika bir manzara gibi zihni ve bedeni iyileştiren şeyleri ifade ediyor, aynı zamanda “yaşam ilacı” anlamına geliyor ve Okinawa halkı bu kelimeyi “yemek” için de kullanıyorlar. Aslında bu kelime, Okinawa’lıların yemeğe bakış açısını oldukça iyi anlatıyor. Yiyecek bir “ilaç” olarak kabul ediliyor ve dengeli beslenmenin sağlıklı bir vücut kazandırdığına, sağlıklı bir diyetin geleneksel ilaçlarla aynı etkilere sahip olduğuna inanılıyor. Okinawa’lılar yemeğe başlamadan önce Hara hachi bu ifadesini söylüyorlar. “Midenin %80’ini doldurarak sofradan kalkmak” anlamına gelen bu ifade ile tıka basa doymamanın kendilerine yapacakları en büyük iyilik olduğunu hatırlatıyorlar. Yemekten sonra kullandıkları “ilaç olmak” anlamına gelen “kusunaibitan” kelimesi ile yedikleri yemeği bir anlamda onurlandırıyor ve takdir ediyorlar. Özetle, hiçbir tat almadan, kısa sürede yemeklerini bitirmek yerine, adeta bir ritüel eşliğinde besinleri vücutlarına kabul ediyorlar. Sadece yemek yemek değil, yiyecekleri hazırlamak ve sunmak da onlar için büyük önem taşıyor. 

Okinawa’lıların yemek felsefesine değindikten sonra, geleneksel Okinawa diyetinin temelinde neler olduğundan da bahsedelim. Okinawa’daki uzun ömür avantajının, özellikle antioksidanlar ve flavonoidler açısından zengin, kalorisi ve yağ oranı düşük, karbonhidrat oranı ve besin değeri yüksek geleneksel beslenme tarzı ile ilişkili olduğu düşünülüyor. Okinawa diyeti, sebze ve meyve ağırlıklı olmak üzere az miktarda erişte, pirinç, et ve balık içeriyor. Özellikle tatlı patates oldukça fazla tüketiliyor. Buğulanmış tatlı patatesin yanında, haşlanmış veya buharda pişirilmiş yeşil yapraklı, sarı kök sebzeler ve tofu, miso çorbası gibi soya bazlı ürünler de öğünlerde yer alıyor. Yalnızca özel törenlerde az miktarda et tüketen Okinawa’lılar yemeklerine lezzet katmak için tuz yerine zerdeçal ve pelin otunu tercih ediyorlar.

Özetle; zengin, besleyici, güçlü antioksidan ve antienflamatuar etkili, bitki bazlı gıdalar ile desteklenen bu beslenme şekli, çok uzun yıllar yaşamanın hem de sağlıklı bir şekilde yaşamanın anahtarını sunuyor… 

Son yıllarda Batı tarzı yemek alışkanlıklarının adaya da ulaştığını ve ne yazık ki genç nesillerin geleneksel Okinawa beslenme tarzı yerine fast food tercih ettiklerini de belirtelim. Uzmanlar, her ne kadar genetik mirasa sahip olsalar da yeni neslin uzun yaşam konusunda ataları kadar şanslı olamayabileceklerini söylüyorlar.

Daha az stres, daha uzun yaşam…

Okinawa’da yaşayan insanların daha az stres yaşamaları, uzun ve sağlıklı bir ömür için oldukça önemli… Bu insanlar, yaşam felsefelerini “işler bir şekilde hallolur” anlamına gelen “nankuru-nai-sa” ifadesi ile özetliyorlar. Kısacası acele etmeden, işlerin doğal ritminde gerçekleşmesini esas alıyorlar. Onlar rahat kişilikleri ile olaylar karşısında affedici ve ılımlı tavırlar sergiliyorlar, bu sayede öfke ve kinden uzak, mutlu bir hayat yaşıyorlar. 

Japon halkının genel dakikliğinin aksine Okinawa saati farklı işliyor, onlar daha rahat bir zaman duygusuna sahip olup bunu “Uchinaa (Okinawa) zamanı” ifadesiyle dile getiriyorlar. Affedici tutumları sayesinde geç kalmak onlarda stres yaratmıyor.

Aktif bir sosyal hayat

Okinawa’lı yaşlılar aktif bir sosyal hayat sürerek adeta ömürlerine ömür katıyorlar. Okinawa köylerindeki sık yerleşim modeli, yaşlı insanların komşu ve arkadaşları ile daha yakın bir ilişkide olmalarını teşvik ediyor. Okinawa’lılar, oluşturdukları sosyal destek ağları ile de nüfusun az olduğu kırsal köylerdeki yaşlıların daha iyi bir yaşam sürmesini sağlıyorlar. Bu sosyal ağlar sayesinde yaşlılar karşılıklı iletişimi çok iyi bir şekilde sağlayabiliyorlar. Ziyaretler, buluşmalar, iş paylaşımı, hediyeleşme, bilgi alışverişi ile güçlü sosyal bağlar kurup kendi aralarında destekleyici ilişkiler oluşturuyorlar. Bu sosyal destek ağlarının dışında, “moai” dedikleri, yüzlerce yıldır geleneksel olarak uygulanan ve ilişkileri teşvik eden gayriresmi gruplar da bulunuyor. Bu gruplar çocuklukta başlıyor ve 100 yaşlarına kadar devam ediyor… Moai üyeleri düzenli olarak toplanıyor, ihtiyaç duyduklarında birbirlerine maddi ve manevi destekte bulunuyor ve bu sayede hiçbir zaman kendilerini yalnız hissetmiyorlar. 

Yaşam amacı ile hayata bağlanmak

Son derece aktif olan bu insanların dilinde “emeklilik” kelimesi olmadığını da belirtelim.

“İkigai”, yaşamda amaç duygusu anlamına geliyor ve bu kelime Okinawa’lılar için çok şey ifade ediyor. Her bir Okinawa’lının “ikigai”si var ve bu da onlara her yeni güne başlamak için güçlü bir neden yaratıyor. Örneğin Okinawa’nın kuzeyindeki Ogimi köyünde yapılan “Basho-fu” dokuması oldukça fazla zaman ve emek yoğun bir üretim aşaması gerektiriyor ki bunu yaşlı kadın grupları yapıyor. Bu insanlar evlerinde oturmak yerine hem ekonomiye katkıda bulunuyor hem de kendi gelirlerini destekliyor, en önemlisi de iş yapmanın ve faydalı olmanın mutluluğunu yaşıyorlar.

Okinawa’lı yaşlılar her işlerini kendileri yaptıkları için fiziksel olarak da sürekli hareket halindeler. Çoğu bahçe işleri ile uğraşıyor, kendi sebzesini kendi yetiştiriyor. Pelin, zencefil ve zerdeçal, bu bahçelerin şifalı bitkileri olup her gün bunları bolca tüketiyorlar. Her gün dışarıda vakit geçirdikleri için aldıkları D vitamini sayesinde güçlü kemik ve kas yapısına sahipler.

Onlar eğlenceli, mutlu, hayata sıkı sıkıya bağlı insanlar… Okinawa’lılar, sağlıklı beden ve zihin yapısını aynı anda sağlayabildikleri için uzun bir ömürle ödüllendiriliyorlar. Beslenme alışkanlıklarını güçlü maneviyatlarıyla destekleyen bu insanlar hem uzun yaşamın hem de mutluluğun sırrına erişmiş gibi görünüyorlar. Ne diyelim, darısı hepimizin başına… 

Kaynaklar:

visitokinawa.jp

mindbodygreen.com

healthline.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir