Antibiyotikler Bağırsak Mikrobiyotasını Nasıl Etkiler?

antibiyotikler ve mikrobiyota

Son yıllarda yapılan araştırmalar, çoğu hastalığın bağırsaklarla ilişkili olduğunu gösteriyor. Bilime dayalı veriler ve çözümlemeler ile insan bağırsak mikrobiyotasının sağlıkta ve hastalıktaki rolünün ne kadar önemli olduğu daha net ortaya çıkıyor. Bağırsak mikrobiyotasının insan vücudunun normal gelişimi ve işleyişi, özellikle de iyi bir bağışıklık sistemi için hayati olduğu artık bilinen bir gerçek…

Bağırsaklarımızda yaşayan bu mikroorganizma topluluğu ne yazık ki çevresel faktörlerden çabucak etkileniyor. Yediğimiz besinler, içtiğimiz su, ilaçlar hatta stres, bağırsak mikrobiyotasının seyrini iyi ya da kötüye çevirebiliyor. 

Bu etkenlerden biri de antibiyotik kullanımı… Elbette ki bakteri kaynaklı enfeksiyonlarda ilk akla gelen çözüm antibiyotik kullanımı oluyor. Antibiyotikler, 20. yüzyılın en büyük tıbbi keşiflerinden biri olarak kabul ediliyor, elbette ki doğru ve yerinde kullanıldıkları takdirde… Verilere göre dünya çapında antibiyotik kullanımının özellikle 2000 ile 2015 yılları arasında %65 arttığı görülüyor. Erken çocukluk döneminde antibiyotiklere maruz kalmanın çeşitli gastrointestinal, bağışıklık sistemi ve nörobilişsel problemlere yol açabileceğine dair kanıtlar bulunuyor. Çoğu antibiyotik tedavisinin belirgin bir yan etkisinin olmamasına rağmen, antibiyotikler bağırsak mikrobiyotasında hem kısa hem de uzun vadeli, sağlık ile ilgili önemli değişikliklere neden olabiliyorlar…

Bağırsaklarımızın önemi

Bağırsak mikrobiyotasının pek çok farklı işlevi bulunuyor. Bunlardan ilki metabolik fonksiyon. Sindirilemeyen besin bileşenlerinin fermantasyonunu sağlayarak besinlerin geri kazanılmasını ve enerjiye dönüşmesine aracılık ediyor. İnsanlarda sebzelerin, meyvelerin, sert kabuklu yemişlerin ve tam tahılların sindirimi çoğunlukla bağırsaktaki mikroorganizmalar tarafından gerçekleştiriliyor. Aynı zamanda bu karbonhidratların fermantasyonu ile vücut tarafından kullanılan yağ asitleri üretiliyor. Bazı mikroorganizma türleri ise T hücreleri üretiyor ve antiinflamatuar etki yaratıyor. Ayrıca bazı yabancı bileşikleri parçalayarak amino asit ve vitamin sentezine katkıda bulunuyor…

Bağırsak mikrobiyotası, Candida ve Clostridioides difficile gibi zararlı mantarlar veya bakterilerle rekabet ederek bu organizmaların istilasını veya aşırı büyümelerini önlüyor, savunma görevini yerine getiriyor. 

Bağırsak mikrobiyotasının bir diğer işlevi de; bariyer görevi gören epitel hücrelerin çoğalmasını desteklemesi… Ayrıca bağırsak motor aktivitesinin ve bağırsak kaynaklı sinir-hormon yollarının uyarılmasını, bağışıklık sisteminin ve merkezi sinir sisteminin düzenlenmesini de sağlıyor. Sindirim sistemi oldukça geniş bir yüzeye sahip olduğu için sürekli yabancı uyaranlara maruz kalıyor. Sonuç olarak bu yabancı maddelere karşı üretilen antikorların en az %80’i bağırsak mukozasından geliyor. Bu özelliği ile de genel bağışıklık sisteminin en büyük ve en karmaşık parçası olma özelliğine sahip…

Sağlıklı bir bağırsak mikrobiyotası, tüm bu fonksiyonların ve belki de daha fazlasının gerçekleşebilmesini sağlıyor. Mikrobiyotadaki tür çeşitliliği azaldığında denge bozuluyor ve bu da genellikle sağlıksız bir bağırsağın göstergesi oluyor. Tür çeşitliliğinin azalması, antiinflamatuar mikroorganizma türlerinin aşırı bolluğu ile sonuçlanıyor ve bu da bağırsak iltihabına, bağırsak bariyerinin bozulmasına yol açabiliyor. Bu durum; obezite, hipertansiyon, tip 2 diyabet, kan yağlarının aşırı düzeye ulaşması gibi birçok probleme davetiye çıkarıyor. 

Antibiyotiklerin etkisi

Antibiyotiklerin, bağırsak mikrobiyotasındaki tür çeşitliliğini azalttığı biliniyor. Çocuklarda antibiyotik tedavisini takiben mikrobiyal çeşitliliğin düzelmesinin yaklaşık 1 ay sürdüğü biliniyor. Yetişkinlerde ise bazı zararlı mikroorganizma türlerinin artışına ve Bifidobacterium gibi yararlı mikroorganizmaların azalmasına neden olabiliyor. Bazı bakteriler antibiyotiğe duyarlı olduğu için ortadan kalkıyorlar ve antibiyotiğe dirençli bakteriler çoğalarak bunların yerini alıyorlar. Bağırsaklarda yaşayan bakteri türlerinin değişmesi ishal dahil olmak üzere bağırsakla ilgili bazı yan etkilere neden olabiliyor.

Ayrıca antibiyotiklerin aşırı kullanımı antibiyotik direncine yol açıyor. Bu da antibiyotikleri, hastalığa neden olan bakterileri öldürmede etkisiz hale getirebiliyor. 

Özetle, antibiyotikler enfeksiyonları tedavi etmek için önemli bir savunma aracı olsa da bilinçsiz ve aşırı kullanımı sağlıklı bağırsak bakterilerinde uzun vadeli değişikliklere neden olabiliyor… 

Bağırsaklar için fermente gıdalar

Fermente gıdalar, antibiyotiklerin bu olumsuz etkilerine karşı mikrobiyotanın yenilenmesine yardımcı olabiliyor. 

Mikrobiyotadaki yararlı mikroorganizmaların çoğalması için faydalı mikroorganizmalardan zengin olan “fermente besinlerin” tüketilmesi öneriliyor. Yoğurt, peynir, kefir, lahana turşusu, kombucha ve kimchi gibi fermente besinler, bağırsak mikrobiyotasını sağlıklı bir duruma getirmeye yardımcı olabilecek Lactobacilli gibi sağlıklı bakteri türlerini içeriyorlar. Yapılan araştırmalar; yoğurt, kefir gibi besinler tüketenlerin bağırsaklarında daha yüksek miktarda faydalı bakteri ve hastalığa neden olan daha az sayıda bakteri bulunduğunu gösteriyor. Yoğurt ayrıca antibiyotiğe bağlı ishal riskini de azaltabiliyor.

Antibiyotiklerin olumsuz etkilerine karşı prebiyotik gıdalar tüketmek, bağırsaklardaki iyi bakterilerin beslenerek çoğalmasına yardımcı oluyor. Özellikle yüksek lifli gıdalar prebiyotik özelliğe sahip… Lif, sağlıklı bağırsak bakterileri tarafından fermente ediliyor, sindiriliyor ve bu da onların çoğalmasını sağlıyor.

Kakao gibi polifenollerden zengin bazı gıdaların da sağlıklı Bifidobakterileri ve Lactobacillus’u artırdığını ve Clostridia dahil bazı zararlı bakterileri azalttığını gösteren çalışmalar bulunuyor. 

Özetle; antibiyotik kullanımının olumsuz etkilerini en aza indirmek için fermente ve prebiyotik yiyeceklerin tüketilmesi önemli… Böylece antibiyotiklerden zarar gören faydalı bağırsak bakterilerinin büyümesini desteklemek mümkün olabiliyor.

Fermente besinlerin evde, organik malzemelerle üretilmeleri onların faydasını ve besleyiciliğini kat be kat artırıyor. Biz de kombuchalarımızı mutfağımızda, organik siyah ve yeşil çay kullanarak üretiyoruz… 

Kaynaklar

healthline.com

C Guerin-DananC ChabanetC PedoneF PopotP VaissadeC BouleyO SzylitC Andrieux, Milk fermented with yogurt cultures and Lactobacillus casei compared with yogurt and gelled milk: influence on intestinal microflora in healthy infants, Am J Clin Nutr, 1998 Jan;67(1):111-7.

Xenofon TzounisAna Rodriguez-MateosJelena VulevicGlenn R GibsonCatherine Kwik-UribeJeremy P E Spencer, Prebiotic evaluation of cocoa-derived flavanols in healthy humans by using a randomized, controlled, double-blind, crossover intervention study, Am J Clin Nutr, . 2011 Jan;93(1):62-72.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir