Sarı Kantaron, Bin Derde Deva

Asırlardır birçok hastalığın tedavisinde kullanılan sarı kantaron, adeta “bin derde deva” olarak görülüyor. Dünyada St. John’s Wort ismiyle bilinen bitki, depresyondan cilt rahatsızlıklarına, mide hastalıklarına ve hatta kansere kadar uzanan geniş bir etki alanına sahip…

Botanikteki ismi “Hyperium perfaratum” olan sarı kantaron, Türkiye’de “binde birlik otu”, “kılıç otu”, “kuzu kıran”, “kantaron”, “kanat otu”, “yara otu” gibi isimlerle de biliniyor. Ülkemizde 43’ü endemik olan 84 türü bulunuyor. Dünyada ise sıcak ve ılıman ülkelerde yetişiyor ve yaklaşık 400’ün üzerinde türü var…

Çok yıllık çiçekli bir bitki olan sarı kantaron, beş yapraklı sarı çiçekleriyle tanınıyor. Bitki ve çiçek yapraklarının özellikle kenarlarında yoğun olarak bulunan siyah bezeler elle ovulduğunda kırmızı renkli bir sıvı açığa çıkıyor ki bitkinin isimlerinden biri olan “kan otu” da bu özelliğinden geliyor. Bu kırmızı renkli sıvı, bitkideki hiperisin isimli bir maddeden kaynaklanıyor. Açık tenli insanlarda ışığa karşı duyarlılık yaratabilen bu madde, bilhassa küçükbaş hayvanlarda ciddi zehirlenmelere sebep olduğundan sarı kantarona halk arasında “kuzu kıran” da deniliyor. Hiperisin, sadece bu siyah bezeleri taşıyan türlerde bulunuyor.

Yaz sonunda çiçekler düzinelerce küçük, koyu kahverengi tohum içeren kapsüller üretiyorlar. Toprağa düşen tohumlar 10 yıldan uzun bir süre canlı kalabiliyor.

Mistik Bitki Sarı Kantaron

Sarı kantaron, 2000 yılı aşkın süredir tıbbi olarak değerli bir bitki olarak kabul edilir. Birinci yüzyılda, aralarında Hipokrat’ın da bulunduğu bazı Yunan hekimlerin, bağırsak solucanları ve yılan sokmalarında sarı kantaronu kullandıkları, yara iyileştirici olarak ve menstrüel bozuklukların tedavisinde de uyguladıkları biliniyor. 

Zeytinyağında bekletilen sarı kantaron çiçekleri, birkaç hafta sonra yağın kırmızıya dönmesine neden olur. Taç yaprakların kenarlarında bulunan minik salgı bezlerinden çıkan kırmızı sıvı, yağa kan görünümü verir. Bu nedenle kadim insanlar bu bitkinin mistik güçlere sahip olduğuna inanıyorlardı ve şeytanlardan korunmak, kötü ruhları uzaklaştırmak için topluyorlardı. Bitkinin orijinal ismi olan “Hypericum” kelimesinin Yunanca “hiper” (üzerinde, fazla) ve “eikon” (görüntü veya hayalet) kelimelerinin birleşiminden oluştuğu ve bu sayede bitkinin kötü ruhları uzaklaştırma yeteneğine atıfta bulunulduğu anlaşılıyor. İlk Hıristiyanlar da bitkinin mistik özelliklere sahip olduğuna inanıyorlardı. Bir efsaneye göre, bitkinin en güçlü etkisi, genellikle çiçeklenme zamanı olan 24 Haziran’daki St. John Günü’nde hasat edildiğinde ortaya çıkıyordu.

Sarı kantaron, Orta Çağ’da bitkisel bir ilaç olarak kullanılmaya devam etti. 16. yüzyılda yaşayan bitki uzmanları, yaraları tedavi etmek ve ağrıyı hafifletmek için sarı kantaron preparatlarını tavsiye ettiler. 1525 yılında Paracelsus, uykusuzluk, depresyon ve melankolinin sarı kantaronla tedavi edilmesini önerdi.  Tıbbi bitki olarak kullanımı, 18. ve 19. yüzyıllar arasında diğer kıtalara da yayıldı. Sarı kantaron, anksiyete, depresyon, uykusuzluk ve gastrit tedavisi için yaygın olarak çaylar ve tentürler haline getirildi. Hemoroit ve iltihap tedavisinde bitkisel yağ preparatları kullanıldı. Özellikle sinir hasarı içeren yaralar, kesikler, küçük yanıklar ve sıyrıkların tedavisi ise bitkinin özleri ile yapılıyordu.

İçinde Neler Var?

Sarı kantaronun eski yıllarda nasıl kullanıldığına değindikten sonra, biraz da bitkinin, tıp dünyasının neden bu kadar ilgisini çektiğinden bahsedelim… 

Sarı kantaron oldukça güçlü bir bileşime sahip. Bitkide bulunan iki bileşik, “hiperisin” ve “hiperforin” ciddi bir tıbbi aktiviteye sahip. Bunun yanında flavonoidler (rutin, quercetin ve kaempferol), C vitamini, karoten, protein, resin ve uçucu yağ içeriyor. Bitkinin etkinliği 1980’lerin ortalarından beri yoğun bir şekilde inceleniyor.  

Dünya genelinde yüzyıllardır halk ilacı olarak kullanılan sarı kantaron; günümüzde sinir hastalıkları, adet krampları, siyatik, eklem iltihabı ve midevi rahatsızlıklardan kaynaklanan ağrıların giderilmesinde ve bazı cilt hastalıklarının tedavisinde başarı ile uygulanıyor…

Sarı Kantaronun Cilt Üzerindeki Etkileri

Sarı kantaron yağı veya tentürleri; küçük yaralar ve yanıklar, güneş yanığı, sıyrıklar ve çürüklerin tedavisinde kullanılıyor. Antibakteriyel özelliği ile ilişkili olarak iltihaplanmayı azaltmada da faydalı olduğu biliniyor. 2017 yılında yapılan bir çalışmada, sarı kantaron özünün, yoğun bakım ünitesindeki bir hastada oluşan bası yaralarının tedavisinde önemli bir etkinlik sağladığı görüldü.

Bilhassa zeytinyağıyla hazırlanan sarı kantaron yağı, yara iyileştirici olarak hem ülkemizde hem de dünya genelinde oldukça sık kullanılır. Bir çalışma, çiçeklerin ekstraktından hazırlanan merhem kullanıldığında birinci derece yanığın 48 saat içinde iyileştiğini, ikinci ve üçüncü derece yanıklarda ise iyileşme hızını geleneksel tedavi metotlarına göre 3 kat artırdığını gösteriyor. Benzer şekilde, sezaryenle doğum yapmış 24 hasta üzerinde uygulanan bir klinik çalışmada, aynısefa ve kantaron yağı karışımı uygulanan hastalarda yaranın daha hızlı kapandığı belirtilmiş. Bu çalışmalar sarı kantaronun, yara ve yanık tedavisine antiseptik etki ile yardımcı olabilmesinin yanında, hücre yenileyici özelliği de sahip olduğunu gösteriyor. Bu özelliği ile cilt bakım ürünlerinde de sıkça kullanılıyor…

Sarı Kantaronun Diğer Faydaları

Sarı kantaron ekstraktları sakinleştirici etkisi nedeniyle yüzyıllardan beri antidepresan olarak kullanılıyor, günümüzde de antidepresan aktivitesinin etkinliği ve güvenilirliği ile ilgili birçok klinik ve deneysel çalışma var. Bazı araştırmacılar, bitkinin mutluluk hormonları serotonin, dopamin ve noradrenalini artırdığını ve bu sayede bir antidepresan gibi hareket ettiğini öne sürüyorlar.  

Sarı kantaron, antiviral özelliği ile geleneksel tıpta lenfatit, kabakulak, hepatit, bağırsak tümörleri gibi birçok virütik hastalığın tedavisinde kullanılıyor. Amerikan Ulusal Kanser Enstitüsü bu bitki ile ilgili yoğun çalışmalar yürütüyor. Bitkinin etken maddesi hiperisin ayrıca virüslerin, insan hücre zarlarıyla kaynaşma yeteneğini de yok ediyor. Sarı kantaron, antibakteriyel özelliği ile de öne çıkıyor. Çalışmalar, etken madde hiperforinin belirli mikroorganizma türlerinin büyümesini engellediğini gösteriyor.

Sarı kantaronda bulunan hiperisin ve hiperforinin farklı kanser türlerinde programlı hücre ölümlerine sebep olması nedeni ile kanser oluşumu ve gelişimini önlediği de belirlenmiş. Bitkinin prostat kanseri tedavisinde ayrı bir önemi var. Yapılan bir çalışmada sarı kantaron ekstraktının kanserli hücrelerin büyümesini önlediği gibi, içerdiği hiperforin, hiperisin ve kuersetinin sitotoksik etkisi ile kanserli hücreleri öldürdüğü, böylelikle prostat kanserinin ilerleyen aşamalarındaki tedavisinde ümit vaat eden bir alternatif olduğu bildiriliyor. Kantaron günümüzde, kanser tedavisinde kullanılan sınırlı sayıdaki bitkiler arasında yer alır.

Sarı kantaron, oksidatif stresi de azaltır. Flavonoid açısından zengin olan bitki, güçlü antioksidan özelliklere sahip. Bu nedenle Parkinson ve Alzheimer gibi oksidatif stresle ilişkili hastalıkların tedavisinde de etkili olabildiği düşünülüyor. 

Nasıl Kullanılır?

İnce kıyılarak gölgede kurutulan bitki, kaynamış suda 3-4 dakika demlenerek ya da 10-15 dakika suda kaynatılıp süzülerek çay olarak tüketilebilir. 

Özellikle yaraların tedavisinde yağ olarak kullanımı oldukça yaygın… Kantaron yağı, çiçeklerin zeytinyağına masere edilmesi ile elde edilir. Ayrıca, tentür ve ekstrakt şeklinde de kullanılabilir.

Sarı kantaron kullanımından sonra güneşe çıkmak cilt lekelerine neden olabileceği için, en az 4 saat güneşten sakınmak gerekir. 

Son olarak, sarı kantaron bitkisini veya yağını temin ederken güvenilir kaynaklardan hazırlanmış olmasına dikkat etmeliyiz. Zira bitkinin yetiştiği toprak ve havanın temizliği çok önemli, aksi takdirde kullanacağımız bitki ne kadar yararlı olursa olsun, bize faydadan çok zarar da getirebilir…

Doğanın sesine kulak vererek seçimlerimizi “en iyi” olandan yana yapıyoruz. Bakım ürünlerimizde kullandığımız sarı kantaron çiçeklerini egzoz dumanından uzak, yüksek yaylalardan özenle topluyor, soğuk sıkım taş baskı zeytinyağında hazırlıyoruz… Sarı Kantaron Cilt Bakım Kremimizi denemenizi tavsiye ederiz…

Kaynaklar

www.researchgate.com/Başar Altınterim, “Kantaron Otu (Hypericum perforatum) ve Hiperisin”, Article, Malatya Turgut Özal Universit, January 2015.

Kenneth M. Klemow, Andrew Bartlow, Justin Crawford, Neil Kocher, Jay Shah, and Michael Ritsick, “Medical Attributes of St. John’s Wort (Hypericum perforatum)”, Herbal Medicine: Biomolecular and Clinical Aspects. 2nd edition.

Cüneyt Çırak, Dursun Kurt, “Önemli Tıbbi Bitkiler Olarak Hypericum Türleri ve Kullanım Alanları”, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Bafra Meslek Yüksekokulu Bitkisel ve Hayvansal Üretim Bölümü, Samsun, 17.02.2014.

draxe.com

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir