Biz Büyüdük…

ELİF’İN (Gelin Kızın 🙂 ) YAZISI…

Sonbaharın gelişi, benim için okulların açılması ve en sevdiğim meyvelerden olan incirin olması ile aynı anlama gelirdi. Okulun ilk günlerinde minibüsten iner inmez koşarak evin yokuşunu çıkar, okul çantamı evin merdivenine fırlattığım gibi -formam üzerimde- incir ağacına çıkardım. İncirler teker teker olgunlaşırlar ve ağaca ilk çıkan olamazsanız, kana kana yeme şansını kaçırırsınız. Üstelik incir, kardeşlerimin de en sevdiği meyvelerden olduğu için bir kapışmadır giderdi incir zamanı. Daldan koparıp ağaçta yenilen meyveyle, toplanıp eve getirilen incirin tadı bile aynı değildi.

bogurtlen11-e1502104644568.jpg

Dalından kopararak yediğim meyvenin tadını başka hiçbir şeyde bulamam. Sadece incir değil, dut, elma, armut, erik, köy çileği, böğürtlen…

WhatsApp Image 2017-08-08 at 13.59.39

İstanbul’a geldikten sonra, gerek öğrenciliğimde, gerekse evlendikten sonra defalarca manavdan bir heyecan meyve alıp, hayalimdeki tadı bulamadığım çok olmuştur. ‘Meyvelerin tadı da kalmadı artık’ diye düşünmeye başlamıştım.

Ben büyüdüm ya, ‘herhalde çocuklukta lezzetiydi meyve’ sandım.

Zaten bir çok şey için yerli-yersiz “biz büyüdük” açıklamasını yapmıyor muyuz? Bazı durumlarda bu açıklama tutsa da manavdan alınan meyvenin tadının olmaması benim büyümemle alakalı değilmiş…

Dalından toplanan tazecik;  hızlı gelişsin, böcek kaçsın, kuş konmasın, ot gelmesin ve daha bir çok sebepten dolayı ilaçlanmayan, hormonlanmayan meyvenin tadı hala çok çok güzelmiş.

mz-bahce

Kızımın yaşamasını, çocukluk anılarında yer etmesini çok istediğim bir şey, dalından meyve koparıp yemek.

Gün içinde aklına meyvenin gelmesi, ‘acaba var mı’ heyecanıyla ağaca koşmak.

Görünce sevinmesi, o ilk ısırıktaki keyif, lezzet, eğer ondan önce birileri kapmışsa başka bir yerde bulamayacağını bilerek durumu kabullenmek, sabırla ve heyecanla yarını beklemek…

Ordu’luyum ben… İstanbul- Ordu arası epeyce uzak, yazları hariç pek gidip gelemiyoruz. Yazları da birkaç haftadan fazla müsait olup kalamıyoruz. Hele hafta sonu bir uğrayalım bakalım demek hiç mümkün olmuyor.

Meyveler olduğu zaman atlayıp gidilebilecek iki gün kalınıp İstanbul’a dönülebilecek bir köy çok şahane olurdu diye düşünüp, bir çok kişi gibi hayal kuruyordum.

Ve birkaç yıl önce bu hayal gerçek oldu.

Artık Yemişli (Ordu) dışında da bir köyümüz var. Hem de İstanbul’dan haftasonları bile gidilebilecek mesafede…

Meryem Zeynep; orada sadece dalından meyve yemekle kalmıyor, yeri geliyor bahçeden salyangoz temizliyor, duruma göre sulama işlerine el atıyor. Bazen de Ayşesu ile birlikte  ortalık dağıtıp, çamura bulanıyorlar. Şehirde çocuk büyüten bir çok anne bol çamurlu ve dağıtmalı bahçe oyunlarına keyifle göz yumar 😉

20170626_184420

Sonuçta benim köyüm bir idi, iki oldu 🙂

Meyve-sebze toplama zamanına göre, bazen Karadeniz’de (Ordu-Giresun) bazen İznikte’yiz. Mesela önümüzdeki günler Ordu-Giresun’da fındık zamanı. Rotamız belli yani 🙂

İstanbul’da yaşayıp da köyü köşkü olmayan kişi azdır herhalde ama yine de  “Oh sizin var ne güzel, olmayanlar ne yapsın?” diyenler olabilir aranızda. Haklısınız, çok şükür bizim var ama ben isteyen herkesin bizim kadar yol giderek (İznik 2-3 saat/Ordu-Giresun 10- 12 saat) çocuğuna dalından ve zamanında doğal meyve ve sebze yedirebileceğine inanıyorum.

Doğal tarım yapan bir çok yer misafirlerine kapılarını açıyor. Çocuklara meyvenin, aslında manavdan yetişen bir şey olmadığını göstermek, “şimdi bu meyvenin zamanıdır evladım, bunun tadını çıkar ;)” demek o kadar da zor değil.

Olmadı, niyetlendiğiniz zaman biz köyde isek siz de buyrun efendim. Artık kısmetinize dalında hangi meyve varsa ondan yersiniz 😉

Elif    

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir